Osmanlı Türkçesi Edebiyatı – 19. Yüzyıl
*Osmanlı Devleti, 19. yüzyıla karışıklıklar içinde girmiştir. Devlet, düzenli ordudan mahrumdur. Artık, Yeniçeri Ocağı asker olmaktan çıkmış, devletin başına gaileler açmaktadır.
Avrupa’nın durumu gün geçtikçe Osmanlı aleyhine değişmekteydi. Ancak, 18. asırdan itibaren bu durum takip edilmekte idi. Ortaya çıkan isyanlar, durumu daha da kötüye götürmüştü. Avrupa, silah ve teknikte gün geçtikçe ilerliyordu. Sultan İkinci Mahmud, zarurî olan yeniliklere devletin kapısını açmıştı. Onun ilk işi, Yeniçeri Ocağını yıkarak Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adında yeni bir ordu kurması oldu. Çeşitli mektepler açarak yeniliğe ayak uydurmaya çalışılan bu devirde, Mısır Meselesi gibi gaileler eksik değildi. Sultan İkinci Mahmud, kıyafet inkılabını yapmış ve Takvîm-i Vekâyî adındaki gazeteyi çıkarmıştı. Yine ilk defa olarak ilk tahsili (ilköğretimi) mecbur kılmıştı. Fakat bütün bu Avrupalılaşma hareketleri Tanzimat İnkılâbını hazırlıyordu. Nihayet Mustafa Reşit Paşa, İstanbul’da Kasım 1839 da, henüz Hâriciye Nâzırıyken Gülhane Hatt-ı Hümâyûnunu okudu. Encümen-i Dâniş, daha sonra da Cemiyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye gibi akademi mesabesinde ilmî cemiyetler kuruldu. Mecmûa-i Fünûn adlı dergi neşre başlandı.
*On dokuzuncu asırda, başta Mustafa Reşit Paşa (1800-1858), Âli Paşa (1815-1871), Keçecizâde Fuad Paşa (1815-1869) gibi batı kültürüyle yetişen diplomat ediplerle, bu kültüre bağlı muallimler yetişti. Yeni ilimlerin kelime hazinesini Mütercim Âsım’ın çalışmaları karşıladı. O, devrin büyük lügatçisiydi. Burhân-ı Kâti’ı Üçüncü Sultan Selim Hana; Kamûs Tercümesi’ni de İkinci Mahmud Hana sunmuştur. Münşî ve tarihçiydi.
*Gazetecilik, devrin bir başka yönünü veriyordu. Böylece her şey halka intikal ediyordu. İngiliz William Churchil, 1840 yılında Cerîde-i Havâdis’i, 1860 yılında ise Âgâh Efendi Tercümân-ı Ahvâl’i çıkardı. Bunu, Şinasi ile Âgâh Efendinin birlikte çıkardıkları Tasvir-i Efkâr adlı gazete takip etti.